RSS

1 Kasım 2009 Pazar

İsyan

Gün gelmişti ve O, başkentteki Pantheon Tapınağı’nda dua ediyordu. Biraz sonra buradan çıkıp gittiğinde başlayacak olan şeyler C’han Krallığı’nın kaderini sonsuza kadar değiştirebilirdi. Gerçekten de sonsuza kadar değiştireceğini tahmin bile edemezdi o an…

Baş Tanrı Ghormot’a duasını bitirdiğinde yavaşça kalkıp yerdeki kanlara basarak çıkışa doğru ilerlemeye başladı. İnanç uzun zamandır İmparatorluk tarafından sistemli bir şekilde kirletiliyordu, Druidler ormanlara sürülmüş ve Rahiplerde İmparatorluk yandaşı olup kendi çıkarlarına gömülmüşlerdi. Bu yüzden temizliğe Pantheon Tapınağı’ndan başlamıştı zaten ve sırada Saray vardı…

Geliyorum Hain! C’han’a yaptıklarının bedelini ödetmeye geliyorum Hain… Baba… diye mırıldandı etrafında kendi tarafını tutanların ortasında ilerlerken, Saray’ın ve İmparatorluk Elçileri’nin haberlerinin olmaması sağlanmıştı ama Tapınak’ta olanlar yakında bu gizliliği açık ederdi.

Saray kapıları önlerinde yükselirken içindeki alevler yeniden yükseldiler, sadakat sembolü olarak sürüldüğü ilk yıllarda bu alevler cehennem alevleri gibiydi ama onları soğutmayı bilmişti, İmparatorluk içinde hayatta kalmanın tek yolu öfkeni, nefretini, duygularını belli etmemekti. Şimdi içinde o buzdan daha soğuk alevler cayır cayır kükrüyorlardı. Saray kapısını tek bir büyüyle havaya uçurduğunda yanındakiler eski zamanlarda O’nun küçüklüğünde olduğu gibi zafer ve özgürlük şarkıları söyleyerek ileri atılmış İmparatorluk Lejyonerlerini biçmeye başlamışlardı.
C’han’ın öfkesi uyanmış, önüne kim çıkarsa çıksın parçalayıp atıyordu.

Çatışma boyutundan çıkmış ve azınlığın çoğunluğu ezip geçtiği bir kıyım sürerken yavaşça merdivenleri tırmandı. Gözleri mavi bir ışıkla parlıyordu ve kimse korkudan Taht odasına kadar karşısına çıkamamıştı. Kapı önündeki Lejyonerler ile birlikte içeri doğru patlayarak saçıldığında Hain ve Oğul birbirlerine öfkeyle baktılar. Birisi öyle yada böyle Kral, tahtın haklı sahibi ve kanun yapıcıydı diğeri ise kisvesi ne olursa olsun bir sürgün ve isyancıydı. Hain o kısa anın ardından kudurmuşçasına oğlunun üzerine saldırdı ve Hain’in Oğlu sadece elini kaldırıp Hain’i buzdan bir heykele dönüştürdü. Bedel ödeme zamanı! dedi ve belindeki kılıcı çıkartıp donmuş babasına onu paramparça eden bir darbe indirdi…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder